Atları Da Vururlar!...

Babamın bir atı vardı… Yarış atı. Urfalı’ydı adı. Bizim olmadan önce de adı böyleymiş, biz de Urfalı olarak kabul ettik.
Çocukluğumun memleketi Zonguldak’tayız o yıllar… Urfalı mahalli yarışlara katılıyor, ben de babamın heyecanının onlarca katı bir heyecanla bu yarışları takip ediyordum. Her yarışta, her yarış kazanış ya da kaybedişte benim atlara, at yarışlarına olan tutkum giderek artıyordu. Ve kazanmaya karşı olan hırsım da…
Bilirsiniz, insan sahip olduklarıyla kendi egolarını yaşar ve yaşatır. Tuttuğu takımın, desteklediği sporcunun, bahse girdiği atın kazanması onun kazanmasıdır çünkü. Yoksa bu tutku başka türlü anlatılacak gibi değildir. Dışarıdan baktığınızda “kime ne”dir Beşiktaş’ın şampiyon olmasından… Fenerbahçe ya da Galatasaray birinci geldiği zaman cebimize para mı girecektir? Bize kupa mı vereceklerdir? Futbolculara dağıtılan milyonlarca primin bir kısmını bize mi dağıtacaklardır?.. Tabii ki hayır! Ama bundan daha büyük bir zevk, parayla asla satın alınamayacak olan keyif vardır işin ucunda. Kazanma keyfi.
Kazanma keyfi öyle dipsiz bir kuyudur ki, ne dur’u vardır, ne durağı. Yetinmez insan… Şampiyon olur takım, öteki kupaya da gözünü diker. Üç yıl üst üste şampiyon olsa, Avrupa’nın da şampiyonu olmak ister. Para kazanmak da böyle bir şeydir. Evinizi ya da arabanızı almak yeter mi, asla! Öyle olsaydı başta Koç ve Sabancı ailesinin fertleri olmak üzere pek çok zengin işadamı emekli olur, çalışmadan bir ömür boyu varlık içinde yaşarlardı. Ama mesele paraya sahip olmak değil, para kazanma zevkinden mahrum olmamaktır.
Çocukluğumu anlatıyordum, atları, Urfalıyı… Bir de yakın arkadaşım vardı. Onlar da bir yarış atına sahiptiler… Onların atı da yarışırdı Urfalı’nın katıldığı yarışlarda. Arkadaşımdı, birçok şeyi paylaşıyorduk ki, bu konu üzerine daha fazla konuşur olduk. Atlar ve at yarışları en büyük ortak konumuz olmuştu… Fakat sonra biz kontrolden çıktık; nerede, ne zaman bizi yakalayacağını kestiremediğimiz bir rekabete, gizli ya da açık bir kıskançlığa tutulduk. Bizim atımız yarış kazandığında o, onların atı kazandığında ben kötü oluyordum. Yarışı kazanan atın başarısını kıskanmakla sınırlanmıyordu olay; arkadaşımı, onun ailesini de kıskandığımı fark ediyordum. Muhtemelen o da aynı duygular içerisindeydi. Yani artık çocukluğumuzu bıçak sırtında keskin duygularla yaşamaya başlamıştık…
Bir yarışta bizim atımız Urfalı talihsiz bir kaza geçirdi. Ayağı kırılmıştı. Böyle durumlarda ne yapıldığını ilk kez o zaman anlamıştım. Ne yazık ki Urfalı’yı vurdular.
Zaten bu yöntem dünyanın her yerinde bir gelenekmiş ve “Atları da Vururlar” sözü işte bu yüzden söylenirmiş…
Yıllar sonra aynı isimle bir film izlemiştim. Zamanın ünlü yönetmeni Sydney Pollack’ın yönettiği ve Jane Fonda ile Michael Sarrazin’in başrollerini oynadığı bu film büyük yankı uyandırmış ve tam 9 dalda Oscar adayı çıkarmıştı…
Urfalı’nın ölümünün etkisini uzun süre atamamıştım. Zamanla hayat hepimizi başka yerlere savurdu. Başka uğraşların, başka tutkuların peşine takıldık. Yetişkin bir insan olduğumda, hele de bir erkekseniz, hayattaki en büyük uğraşınız işiniz oluyor kuşkusuz… Rızkını kazanmakla başlayan bu süreç hayat boyu devam ediyor. Önce kendinden başlayan ve sonra sorumlu olduğunuz ailenizi, çocuklarınızı, başka insanları da düşündüren “daha iyi bir yaşam” hedefi üzerine kurgulanıyor. Hep daha iyisini arıyorsunuz. Başlangıçta ekmek parası diye yola çıkıyorsunuz, sonra o ekmek parasını pasta parasına yükseltiyorsunuz. İnsan bu, ihtiyaçlar da bitmiyor; daha iyisini, daha fazlasını isteme arzusu da…
Rekabete dayalı iş dünyasında bu ekmek kavgası daha amansız bir uğraşa dönüşüyor. Sizin yaptığınız işi yapanlar daha ucuza yapmak ya da daha iyisini yapmak gibi tehditler getiriyor. Onlarla mücadele etmeniz gerekiyor. Rakipleriniz oluyor. Kimileri fiyat kırıyor, kimileri yeni teknolojiler kullanarak daha iyisini ve farklısını ortaya koymaya başlıyor. Bu yarışta kaybedenlerden olmak istemiyorsunuz. Elinizden ekmeğiniz alınsın istemiyorsunuz. Asılıyorsunuz işe. Kendinizi ve işinizi sürekli geliştirmek zorunda oluyorsunuz.
Bazen haftalar boyunca uğraştığınız, almak istediğiniz bir işi son anda başka biri alabiliyor ve sizin için gerçek bir hayal kırıklığı oluyor. Moraliniz bozuluyor doğal olarak. Sonra kim bunu alan diye merak ediyorsunuz. Bir isim öğreniyorsunuz, sonra o isme sinir oluyorsunuz. Kıskanıyorsunuz. Gizliden gizliye düşmanlık besliyorsunuz. Hırslanıyorsunuz!..
Hırs, elbette ki doğru yönde kullanılırsa, insana başarmak için itici güç oluşturuyor. Kazanmak için yeterli hırsa sahip olmanız gerekiyor. Ama bir de hırsının kurbanı olanlar var. O hırsı kendini ya da işini geliştirmek için kullanmıyor. Yanlış ve hileli yollara sapıyor. Rakibini baltalamayı, işine engel olmayı düşündürüyor. Düşündürmekle yetmiyor, icraata geçiriyor. Belki rakibini kötülemeye başlıyor piyasada. Belki fiyat düşürmeye, belki rakibinin en iyi elemanını çalmaya, aklını çelmeye çalışıyor. Daha bir sürü şey… Yani sözün kısası, kalbine kötülük giriyor. Bu hırs onu öyle bir kontrolden çıkarıyor ki, artık yapamayacağı şey kalmıyor.
Duymuşsunuzdur, favori atın zehirlendiğini, şike ve teşvik primleri verildiğini, hakemleri etkilemeye çalışıldığını… Ve daha nice olayları… Hepsi suyun akışını değiştirmek, kendi taraflarına akmasını sağlamaya çalışmak için…
Yani, Urfalı öldürülse de yarış devam ediyor. Başka at sırtlarında, başka kulvarlarda, başka rakipler yaratarak…
Yarışa varım! Yeter ki mutlu olmayı, güzellikleri göremeyecek, yaşamdan ılık bir rüzgara karşı bir bardak çay içmenin keyfini esirgeyecek kadar yoğun bir hırs, sürekli bir mutsuzluk ve tatminsizlik hali olmasın…
Yeter ki, “aslolan yaşamaktır, güzel yaşamaktır” fikri unutulmadan yarışılsın.
Ve en büyük yarışın kendimizle yarış olduğunu unutmadan. Kendi bilgimizle ve kendi egomuzla…
En büyük mutluluğun kazanmak değil, yarışmak olduğunu da aklımızdan çıkarmadan…
Atlara kıymadan!..

Saygılarımla…

Nejat Gümüş
İstanbul, 28 Ocak 2014

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.