2013 yılını da geride bırakıyoruz. Yeni yıldan hepimizin kişisel ya da ortak beklentileri var. Kimimiz iş, kimimiz para, kimimiz sağlık, kimimiz ise sadece küçük bir huzur istiyoruz. Neyi önemsiyorsak, neyi en çok istiyorsak. Ya da neye ihtiyacımız varsa!..
Geride bıraktığımız yıl kimilerimiz için yeni başlangıçlara, yeni mutluluklara, yeni kararlara fırsat tanıdı; kimilerimiz için ise yeri doldurulamayacak kayıplarla geçti.
Hayat bu! İyisi ile, kötüsü ile her şey bizler için.
Ne yaşarsak yaşayalım mücadele ve yaşam tutkusu devam edecek, etmeli de… Hayat şöyle bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçtiğinde görüyoruz ki, neler yaşamamışız!.. Bizler annemizi-babamızı kaybettik. Çocuğumuz doğdu, kucağımıza aldık. Bir imza ile yeni bir hayata, bir başka imza ile yeni ortaklıklara/anlaşmalara adım attık. Düştük, kalktık; işsiz kaldık, iş bulduk. Yükseldik, büyüdük. İhtilaller gördük, devrimler duyduk. Her sabah gazeteyi açtığımızda, “Aaa, yok artık!” diyeceğimiz öyle haberler okuduk ki…
Film şeridi dedim de aklıma geldi, bazen bir filme tutunduk, bazen de bir şarkıya emanet ettik duygularımızı… Şairin “dünyayı güzellik kurtaracak” dediği gibi, bizi de içinde bulunduğumuz hallerden güzellik kurtardı hep. Ya bir çift güzel göz, ya bir tatlı söz, ya bir çocuğun “baba” deyişindeki masum güzellik, ya duygulu bir şarkı, ya mutlu sonla biten bir film.
Kiltaş, faaliyet alanı sanayi sektörü olsa da yüzünü hep sanata dönüyor. Çünkü biliyor ki, tüm bu iş dünyasının kavga ve kargaşasından bunaldığımızda huzur bulacağımız yer orası.
Onun için, hayatı biraz daha katlanır kılmak için, mesajlarımızda, yazılarımızda ve hatta hediye/promosyonlarımızda sanata ve sanatçıya yer veriyoruz. Bu bir anlamda, hani para kazanırsınız, iyi bir ev almak istersiniz ve evinizi ya maviye, ya yeşile bakan manzaralı bir yerde tercih edersiniz ya, onun gibi bir şey. Çünkü gözler güzel şeyler görmek istiyor. Çünkü gözlerin gördüğü güzellik sonra ruhları güzelleştiriyor, hayatı daha güzel görmemizi sağlıyor. Moral oluyor bir bakıma… “İyi ki yaşadım” diyorsunuz.
İşte biz de Kiltaş olarak, duvardaki takvime baktığınızda, hiç değilse günde iki kez birkaç dakika, tekrar fabrika bacalarını değil de, hafızalarınızdan silinmeyen bir film karesini görün, içiniz açılsın istedik.
“Yüzyılın Sanatçıları” konseptli ilk çalışmamız geçen yıl Türk Sanat Müziği teması ile başlamıştı. Orada müzik otoritelerince seçilen 12 sanatçı takvimimizi taçlandırmıştı.
Bu yıl da Türk Sineması temasını işledik. Öyle çok sanatçıyı sevmiş, benimsemişiz ki ne yaptıysak 12 tanesini seçemedik. Bir kısmını dışarıda bırakmaya gönüller razı olmadı. Sonunda hemen herkesin hemfikir olduğu 12 erkek ve 12 kadın sinema sanatçısı seçildi.
Önümüzdeki yıllarda Türk Halk Müziği, Türk Tiyatrosu, Türk Pop Müziği, Türk Edebiyatı temalı takvim çalışmalarımızı da ilgi ve hevesiniz sürdüğü müddetçe hazırlamak niyetindeyiz.
Takvimde de belirttiğimiz gibi, biz çok şanslı bir kuşaktık. Tek eğlencemiz sinemaydı ve sinemada hep iyiler kazanırdı. En yoksulu, en çaresizi de sonunda eğer yüreği temiz, niyeti iyiyse mutlaka kazanıyordu. Bu toplum olarak bize moral veriyor, böylece hayatta çok erkenden iyilerin safında yer almayı seçiyorduk. Öte yanda cesur, korkusuz, dürüst, namuslu, iffetli, güçlü, mert, dobra sinema karakterleri, karakterlerimizin gelişmesine katkıda bulunuyordu ve biz de doğru insanları idol olarak seçiyorduk. Bana sorarsanız, sinemamız bir aile gibi, bir okul gibi eğitimimize katkıda bulunuyordu. Bu yüzden sinemayı ve sinema sanatçılarını çok önemsiyorum.
Bu takvimde gördüğünüz sanatçıların bir kısmı hayatta değil ne yazık ki… Ayhan Işık, Yılmaz Güney, Cahide Sonku, Belgin Doruk, Sadri Alışık, Ekrem Bora, Kemal Sunal ve Adile Naşit aklıma ilk gelenlerden… Allah kalanlara uzun ömür versin, yaprak dökümü ne yazık ki devam ediyor; daha 2013 yılında yine ne değerlerimizi kaybettik. Sırf sinema dünyamızdan Metin Serezli, Alev Sururi, Kaynanalar dizisinin Nöri Kantar’ı Tekin Akmansoy, Gül Yalaz, yönetmen Şahin Gök ve büyük, çok büyük oyuncu Tuncel Kurtiz aramızdan ayrıldı.
Şimdi hepimizi televizyon ekranlarından Ezel dizisindeki “Dayı” karakteriyle büyüleyen Tuncel Kurtiz yaşasaydı, eminim ki şöyle derdi:
“Ölmek değil mesele… Mesele, unutulmak… Mesele, unutmak ve yalnız kalmak. Yalnız bırakılmak, yeğen!..”
Unutmadan, unutulmadan, yalnız kalmadan, kayıplar yaşamadan yaşayacağınız, tadı damağınızda bir 2014 yılı diliyorum.
Saygılarımla.
Nejat Gümüş
27 Aralık 2013, İstanbul