Şimdiki aklım olsaydı eğer…

Sanayici olmasaydım eğer, sanatçı olmak isterdim; şöyle küçük bir kumpanyada müzikli-danslı gösteriler sunarak kasaba kasaba dolaşan bir aile tiyatrosunda… Ya da Orhan Veli gibi gözlerini kapatarak İstanbul’u dinleyecek, “rakı şişesindeki balık”la dertleşecek, dünyadan ve kendinden vazgeçmiş sergüzeşt bir şair olmak isterdim… Henüz iyilerin ve kötülerin iç içe geçmediği, siyah ile beyaz kadar net ayrıştığı siyah-beyaz Yeşilçam filmlerinde, Hulusi Kentmen’in konağının bir çalışanı olarak Nubar Terziyan ve Necdet Tosun ile dost olabilmeyi, Mürüvvet Sim ve Cevat Kurtuluş ile mutfakta yemek yemeyi, Ayşecik ile Ömercik’in yaramazlıklarını ben üstlenmeyi de sık sık hayal ederdim… Belki o zaman Belgin Doruk, Ayhan Işık’ın yerine beni beğenirdi, kim bilir…

Tabii, eğer içimdeki yeteneği biri keşfedebilseydi… Eğer ne istediğimi gençlik yıllarımda bilebilseydim… Eğer, şartlar müsait olsaydı… Eğer, ailem beni anlayabilseydi… Eğer, yaşadığım şehirde tiyatro bulunsaydı… Eğer, oyun oynadığım sokaklarda bir yönetmen film çekiyor olsaydı… Eğer, oyun oynamak yerine hayata tutunmak bu kadar erken başlamasaydı…

Ve daha böyle yüzlerce “eğer” sayabilirim. Eğer, dinleyebilecek kadar vaktiniz olduğuna inansaydım…

Hepimizin hayatında bu “eğer”ler vardır ve hatta gereğinden fazladır. Tüm yapmak isteyip de yapamadıklarımızı, “eğer”ler ile açıklarız.

“Eğer bir eşim ve çocuğum olmasaydı”… “Eğer yeterince gayretli olsaydım”… “Eğer param olsaydı”… “Eğer iyi bir yabancı dilim olsaydı”… “Eğer iyi bir iş bulabilseydim”… “Eğer sağlığım iyi olsaydı”… “Eğer zamanım olsaydı”… “ “Eğer diğer insanlar beni anlasaydı”… “Eğer hayatımı yeni baştan yaşasaydım”… “Eğer başkalarının ne diyeceğinden korkmasaydım”… “Eğer bana bir şans verilseydi”… “Eğer biraz daha genç olsaydım”… “Eğer doğru insanlarla tanışmış olsaydım”… “Eğer girişken olabilseydim”… “Eğer fırsatları değerlendirmiş olsaydım”… “Eğer eve ve çocuklara bakmak zorunda olmasaydım”… “Eğer patron beni takdir etseydi”… “Eğer bana yardım edecek biri olsaydı”… “Eğer ailem beni anlasaydı”… “Eğer her şeye yeni başlamış olsaydım”… “Eğer özgür olsaydım”…

İnsan başarısızlıklarına önce mazeret bulur, sonra da buna kendini inandırırmış… Eğer kendimizle yüzleşme cesaretimiz olabilse, asıl sorunun ne olduğunu bulacak, böylece kendimiz için doğru olan şeyi gerçekleştirebilecek inanca da sahip olacağız.

Şimdi düşünüyorum da, demek ki hayallerimi gerçekleştiremememin sebebi, yeterince istememişim, hayal kuramamışım, ümit edememişim… Çünkü ümit etmek, hayal kurmanın çok daha ötesinde, hayali gerçeğe dönüştürmektir. Demek ki ısrar edememişim, sebat edememişim, birçok şeyi göze alamamışım… Demek ki korkmuşum. Korkularım varmış!..

Hayatımızı daraltan altı büyük korku var: Yoksulluk, eleştiri, hastalık, aşkın kaybedilmesi, yaşlanma ve ölüm.

Karasızlık ise korkunun fidesidir. Kararsızlık şüpheye dönüşür, ikisi birleşir ve korku haline gelir. Çoğu insanda hemen karara varacak ve bu kararın arkasında duracak irade gücü yoktur.

Başarmak için bize lazım olan her şey beynimizde, zihnimizdedir. Bir düşünür der ki, “insanların zihinlerinden, yeryüzünden kazanılandan daha fazla değerli taş ve altın çıkarılması mümkündür.”

Tek bir şey üzerinde tam kontrolümüz vardır, o da düşüncelerimiz. Bu, insanlar tarafından bilinen gerçekler içinde en önemlisi ve en esinleyicisidir. Bu yapı insanın kendi kaderini kontrol edebileceği tek araçtır. Zihin düşünebildiği ve inandığı her şeyi üretebilir.

Başarı bir insanın hayatına girmeden önce; insanın geçici yenilgiler ve belki de başarısızlıklarla karşılaşacağı kesindir. Başarısızlık bir insanı ele geçirdiğinde, en kolay ve mantıklı olanı vazgeçmek gibi görünür. Çoğu insanın yaptığı hata da budur. Eğer bir insan gerçekten sebat ediyorsa çok fazla özelliği olmadan da başarı sağlayabilir. Israrcılık insan karakterini, karbonun kırılgan demiri bükülmez çeliğe dönüştürdüğü gibi değiştirir.

Unutmayın, güçlü bir adam, amacı olan küçük bir çocuk tarafından mağlup edilebilir. Ve dünya tek bir şeyi bilmek ister: Başarıya ulaştınız mı?..

Başarı dolu bir hayat diliyorum. Saygılarımla.

Nejat Gümüş

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.