Limon Gibi Sıkılıyoruz

Bazı geceler, zaman duracak kadar yavaşlar. Böyle anlarda insan kendine hatırlayıp kederleneceği bir anı seçer istemeden. Binlerce kötü anı içinden en çok canını yakanı bulup çıkartır bilinç ve öncesinin arafındaki çöplükten. Bazı geceler, zaman akmayı unutur. Canını ısırmak ister insan geçemeyen saatler boyunca. Belleği, yıllarca şımartıldıktan sonra terk edilen, artık sokak köpeği olmayı beceremeyen ama gidecek bir evi de olmayan zavallı bir kaniş acınasılığıyla oradan oraya atlayıp durur. Bazı geceler, zaman bir yerlerde takılıp kalır. Bazı şarkılar sadece böyle zamanda dinleyelim diye vardır. Bazı şiirler ancak böyle zamanlarda anlaşılabilir. Bazı hikayelere sadece ve sadece böyle zamanlarda katlanılabilir. Bazı geceler, zaman buzdan bir bıçak kadar sert, soğuk ve şeffaftır. Görünmez bir el onu ruhumuzun en hassas noktasına batırır…

Canımız çok sıkılıyor. Felaket sıkılıyor.. Eğlenirken, kitap okurken, günlük hayatın telaşlarıyla uğraşırken bir taraftan da sıkılmayı hiç ihmal etmiyoruz. Çok güzel canımız sıkılıyor. Biraz dağılacak gibi olduğunda sıkıntımız, kendimize imkansız aşklar yaratıp, bayılana kadar içip, etrafımızdaki her şeyi kırıp dökerek daha da arttırıyoruz.. Bizim en büyük sermayemiz, can sıkıntımız. Hayıflandığımız bir şey yok, geçip giden güzel günleri iç çekerek anımsadığımız da yok. Galiba güzel günler diye bir şey bile yok. Boşverin şarkıda söylenen, “kaldırımlar biliyor, bir devir ne muhteşemdik” sözünü… Kaldırımların bir şey bildiği yok, hiçbir devirde muhteşem falan olamadık. Olmayan şeyleri anlatıp, olmayan eski kendimizle gururlanıp tanıdık masallarla soslayarak beş para etmez hayatlarımızı, kendimizi ve başkalarını kandırmak konusunda çok marifetliyiz sadece hepsi bu…

Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık. Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz. Sorduklarında ise yakınlık derecesine göre ‘hayat’ ya da ‘salla gitsin’ diye cevap verip susuyoruz. Söyleyecek şeyimiz olmadığından değil, söyleyecek çok şeyimiz var aslında ama bugüne kadar anlattıklarımız hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyoruz. Duyarlılık istemiyoruz, şefkat, acıma, yardım da umurumuzda değil. İstediğimiz tek şey sükunet. Durmadan ‘neyin var?’ diye sorular soran bir insandan daha kötü tek şey geliyor aklıma. Durmadan ‘neyin var?’ diyen birden fazla insan… İnsanların bize yapacakları en büyük iyilik çenelerini kapalı tutup aptalca sorular sormaktan vazgeçmeleri. Bize baktıklarında arkamızdaki duvarı gören insanlar istiyoruz çevremizde hepsi bu…

Bir şeyden çabuk sıkılıyoruz. İşimizden çabuk, eşimizden çabuk, evimizden çabuk sıkılıyoruz. Çok tüketen ve çok şımaran bir toplum mu olduk; yoksa ne istediğini bilmeyen insanlar mıyız?.. Çocuklarımız bizler gibi yetişmiyor; onlarca oyuncakları var ve maalesef hepsinden aynı gün sıkılmaya başlıyorlar. Akşamdan kalan yemeği ertesi gün yemek istemiyoruz. “Gene mi pırasa! Gene mi tavuk!” diyebiliyoruz.

Aynı saatte uyanmaktan, aynı yolları geçmekten, aynı yönlere gitmekten, aynı işi yapmaktan, aynı insanlarla muhatap olmaktan, aynı muhabbeti yapmaktan çok sıkıldık.

Bitmeyen taksitlerimizden, eksilmeyen dış borçlarımızdan, Yahudi Lobisinden, Doğu’daki sorunlardan, Amerika’nın her şeye karışmasından, uzadıkça uzayan dizilerden, aynı şeyleri tekrarlayan şarkılardan, zamanında kalkmayan uçaklardan, “bugün git yarın gel” diyen bürokrasiden, uyuklayan milletvekillerinden, uyuyan vatandaştan, bir ileri iki geri giden futboldan, üç haftada teknik direktör kovan yöneticilerden çok sıkıldık.

Hepimiz daha bir sürü şeyden sıkılıyoruz. Sıkıcı insanlardan sıkılıyoruz, sıkılanlardan sıkılıyoruz. İlişkilerimizden çabuk sıkılıyoruz, bugün aşkım dediğimizi yarın hatırlamıyoruz. Sorumluluklarımızdan sıkılıyoruz, sorumsuzlardan daha çok sıkılıyoruz. “Canım sıkılıyor” dediğimizde, “sıkı can iyidir, geç çıkar” diye soğuk espri yapan arkadaşımızdan o an hemen sıkılıyoruz.

Yani, sözün özü çok sıkıcı bir hayat yaşıyoruz; çok sıkılıyoruz. Yani yalnız sizin canınız sıkılıyor sanmayın, herkesin canı sıkkın.

Ama üzülmeyin, böyle durumlar için sizi iyi hissettirecek bir sözü ünlü Rus romancısı Dostoyevski söylemiş:

“İnsanın aklı çoğaldıkça sıkıntısı artar.”

Yani iyi tarafından bakın bir de…

Akıllı insanların hayatları hep böyleymiş…

Güzel bir hayat dileklerimle…

Nejat Gümüş

20 Kasım 2015, İstanbul

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.