Hem Çocuğum, Hem Babayım

Kundağa düştüğüm andan itibaren üzerimde bir gölge olduğunu ve bu gölgenin yaşadığı sürece, yaşadığım sürece beni koruyacağını hissetmiş bir bebeğim.
Düşerken “Anne!” diye bağırsam da, düşmeme neden olan adımlarımı atarken babasına güvenmiş; düştüğümde onun kaldıracağına inanmış bir çocuğum.
En çok annemi sevsem de, en çok babama güvendiğim; asla yıkılmaz, asla yenilmez, asla yanlış yapmaz, asla yalan söylemez, asla parasız kalmaz, asla hayır demez diye inandığım, en kahraman babanın çocuğuyum.
İyi yetiştirmeye fazlaca kafa yormaktan sevmeye, sevgisini göstermeye fırsatı olmayan, gözyaşlarını göstermeyen, beni uyuduğumda öptüğünü annemden duyduğum; annemin “yaptıklarını akşam gelince babana söylerim” diyerek korkuttuğu, korkulası varlık babamın küçük çocuğuyum.
İsteklerimi doğrudan söyleyemediğim, annem aracılığıyla iletişim kurduğum “yüksek duvar”ın korkak çocuğuyum.
Babasına karşı hala içinde söyleyemediği şeyler olan, anne-baba çekişme ve çatışmalarında annesinin safında olan, sürekli doğru olma adına yaşamımı kısıtlayan, özgürlüğümü daraltan babasına biraz kırgınlık, biraz öfke, biraz nefret taşıyan; delikanlılık ve gençlik çağlarında çoğu zaman “iki yabancı” gibi duran bir haylazım.
Kuşak çatışmaları yaşayan, babasından çekinen; eleştirilmekten korktuğu için aynı ortamdan kaçan bir “zamane genci”yim.
Hayatının önemli kararlarında başka türlü düşündüğü için babasıyla yıldızı bir türlü barışmayan, “artık kocaman adam oldum” diye rest çeken bir küçük adamım.
………………………………………………………………………………………………..
Bir gün aniden kucağına bir kundak uzatılıp, “artık baba oldun” dedikleri an baba olduğuna inanan; baba olmanın anne olmak gibi doğal bir duygu olmadığını, zaman ve emekle bir anlam bulduğunu öğrenen; ama iyi bir baba olmanın nasıl bir şey olduğu konusunda bir fikri olmayan bir şaşkınım.
Çocukların gözüyle, anne gibi aile çekirdeğinin merkezinde olan değil, “dışarıdan” gelen yabancıyım.
Dünyaya gelişleriyle birlikte büyük sorumluluklar yüklenen ve bu durumdan hiçbir zaman şikayet etmeyen, her isteklerini mutlulukla yerine getirmeye “çalışan”larıyım.
Çocuklarının çocukluklarında, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, en doğrusunu söyleyen erken zaman efsanesiyim…
Başı sıkıştığında sahip çıkacağı “arkası”yım…

Yürek meselelerini anneye bırakıp mantık meselelerine ömür harcadığım, “doğru yaşama kılavuzu”yum. Doğru kılavuz olmak için insanüstü güçlüymüş gibi görünen, hiç yorulmayan, hiç yıkılmayan, hiç yenilmeyen, hiç yalan söylemeyen, hiç sözünü yemeyen, hiç parasız kalmayan, hiç yok demeyen “kahraman”larıyım.
Çocukları adam edeceğim konusuna fazlaca kafa yormaktan sevmeye, sevgisini göstermeye fırsatı olmayan, gözyaşlarını göstermeyen, uykularında öpen; annelerinin “akşam gelince babana söylerim” diyerek tehdit ettiği, korkulası varlığım.
İsteklerini doğrudan söyleyemedikleri, anneleri aracılığıyla iletişim kurdukları “duvar”ım.
Oğlumun ilk arkadaşı, kızımın ilk sevdiği adamım.

Babası öldüğünde ağacının gölgesinden mahrum kalmış, kendini sessiz, savunmasız bir orduda askere alınmış gibi hisseden bir “yetim”im. O an çocukluğunun bittiğini, büyüdüğünde, evden ayrıldığında, evlendiğinde değil; babadan koptuğunda öğrenmiş korumasız, gölgesiz ve kimsesizim.
Daima en uzağa bakan, çoğu zaman dalıp giden, neyi düşündüğünü söylemeyen; zamanla anlaşılacağını bekleyen “anlaşılmaz” bir varlığım.
Baba olduğunda babasını daha iyi anlayabilmiş, babalığın çoğunu da babasından gördükleriyle öğrenmiş bir acemiyim.
Çocuklarımın limitsiz kredi kartları, sorgusuz sponsorları ve yaşam kılavuzlarıyım.
Dara düşen kızı için kapıyı kapatmayan, gülüne su veren “baba evi”yim.
Allah Baba, Devlet Baba gibi adaletinden medet umulan, başları sıkıştığında kudretine sığınılan, çocukların yaslandığı “dağ”ım.
Hayatın yükü, çocukların yükü, eşin yükü, işin yükü, ekmek parasının yükü, baba olmanın yükü, adam olmanın yükü derken, erken yaşta beli bükülen “babalık”ım.
Gücü tükendiğinde, parası kalmadığında, işe yaramadığında itibarını yitirmiş bir “iskele babası”yım.
Ama her yorgunluğuna, her yanlışına, her telaşına, saçlarımdaki her aka karşın, dünyanın en şanslı, en mutlu ve büyük ödüllü insanıyım; çocuklarımın babasıyım.
Babalar Günü’nüz kutlu olsun.

Saygılarımla

Nejat Gümüş

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.