2012’nin Ardından…

Bir yılı daha uğurluyoruz. Acısıyla, tatlısıyla, dört mevsimi, gecesi ve gündüzüyle dolu dolu bir 365 günü daha maziye bıraktık.
Ve şimdi herkes bu günlerde bir yandan yeni yıla ilişkin umut, beklenti, hayaller ve planlarını paylaşırken, bir yandan da geride kalan yılın muhasebesini yapıyor.
2012 yılı nasıl geçti?..
Kazandıklarımız, kaybettiklerimiz…
İş dünyasının ve ekonomik ilişkilerin hayatın her alanına yön verdiği bir dünyada kazanç ve kayıplar da bu yönde değerlendiriliyor doğal olarak…
Kayıplarımız mesela…
Bazen kaçan bir fırsat olarak düşündük, bazen bir daha asla telafi edilemeyecek zarar. Kimimiz bir rakamla büyük ikramiyeyi kaçırdık, kimimiz başka bir rakamla milyon dolarlık ihaleyi… Herkesin kaybı kendine göre büyük oldu. Bazılarımız da kaybettiklerimizin altında kaldık, ezildi adeta!.. Sağlığından olanlar, itibarından olanlar, çevresinden olanlar…
Oysa bu kadar mı hayat? Değer mi bütün bunlara?.. Hayat kazancın olduğu kadar kaybın da olduğu bir oyun değil midir? Havaya attığınız bir madeni paranın “yazı” kadar “tura” gelme ihtimali de yok mudur? Yıl sadece bahardan mı ibarettir? Şu günlerde kışı yaşamıyor muyuz? Tekrar bahar gelmeyecek mi peki? Yenile yenile yenmesini de öğrenmiyor muyuz sanki? Hem hayat en yalın haliyle bir hırka ile birkaç lokmadan ibaret değil midir?.. Yeter ki onurumuz kaybolmasın, inandırıcılığımız, güvenilirliğimiz, saygımız kaybolmasın. Yeter ki değerlerimize bir şey olmasın!..
Bir toplumu büyük yapan, ortak değerleridir. Bir insan kolay yetişmiyor ve iyi yetişmiş bir insan çevresini aydınlatıyor, bir topluma yön verebiliyor. Düşünce, sanat ve spor dünyasının değerleri de düşünce ve duygularımızı ortak paydada buluşturuyor, bizi toplum haline getiriyor. 2012 yılı ulusal değerlerimiz açısından oldukça kayıp verdiğimiz talihsiz bir yıl olarak geçti. Çok önemli insanlarımızı kaybettik…
Ekrem Bora. Yüzlerce filmde Türkan Şoray’a, Hülya Koçyiğit’e ve daha nice kadın stara eşlik etmiş, büyük karakterler yaratmış, sayısız ödüllü oyuncu… Yeşilçamın unutulmaz jönü…
Berkant. Samanyolu’nu bilmeyen var mı?.. “Bir Şarkısın Sen” diyerek ilk kez bir Türk şarkısını dünyaya ezberleten şarkıcı…
Müşfik Kenter. Tiyatronun en büyük aktörlerinden, Türkiye’nin en güzel seslerinden biri. Orhan Veli’nin şiirlerini en güzel okuyan sanatçı…
Ayten Alpman. “Bir Başkadır Benim Memleketim” şarkısıyla hepimizi coşturan, müziğimizin gelmiş geçmiş en büyük seslerinden biri… “Tek Başına”, “Ben Böyleyim” ve daha nice unutulmaz şarkının usta yorumcusu…
Meral Okay. “İkinci Bahar” dizisinin unutulmaz Kasap Melahat’ı, reyting rekorları kıran “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin senaristi dev kadın…
Metin Erksan. Susuz Yaz filmiyle Berlin’de Altın Ayı ödülü kazanan, Türk Sinemasını dünyaya tanıtan usta yönetmen… Sayısız filmi arasında “Yılanların Öcü”, “Acı Hayat”, “Kuyu”, “Sevmek Zamanı” gibi sinema tarihinin başyapıtlarını katmış usta sinemacı…
Halit Çelikoğlu. “Bir Sevgi İstiyorum”, “Gözlerin Doğuyor Gecelerime”, “Senin Olmaya Geldim”, “Gökyüzünde Duman Duman Bulutsun” ve hepimizi ağlatan “Eller Kadir Kıymet Bilmiyor Anne” şarkılarının söz yazarı…
Yusuf Kurçenli. “Karartma Geceleri”, “Gramofon Avrat” gibi filmlerin, “Baba Evi”, “Umut Taksi” gibi dizilerin ödüllü yönetmeni…
Abdurrahim Karakoç. Türk halk şiirinin keskin kalemi. “Sarı saçlarını deli gönlüme, bağlamışım çözülmüyor Mihriban. Ayrılıktan zor belleme ölümü. Görmeyince sezilmiyor Mihriban” dizelerinin şairi…
Orhan Boran. Radyo ve televizyon çağının ilk büyük sunucusu, sunucuların duayeni…
Neşet Ertaş. Yüzlerce türküyle efsaneleşen gönül adamı… “Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin”, “Zülüf Dökülmüş Yüze”, “Zahidem”, “Kendim Ettim Kendim Buldum”, “Yalan Dünya” ve daha neler neler…
Lefter Küçükandonyanis. Yalnız Fenerbahçe’nin değil, herkesin sevgi ve saygısını kazanmış, gelmiş geçmiş en büyük futbolcularımızdan. Ya da kısaca futbolumuzun ordinaryüsü…
Erol Günaydın. Tiyatro dünyamızın ustalarından. Unutulmaz karakterlerin dev oyuncusu, tekerlekli sandalyesinde bile muhteşem bir oyunculuk performansı veren büyük sanatçı…
Kerem Güney. “Aldırma Gönül”, “Elveda Meyhaneci” gibi herkesin dilindeki şarkıların yaratıcısı besteci-şarkıcı…
Sabri Ülker. Bisküvi imparatorluğunun kurucusu, büyük sanayici. Ülker’i yaratan adam…
Güngör Dilmen. “Midas’ın Kulakları”, “Ben Anadolu”, “Deli Dumrul” gibi eserleri tiyatroya kazandıran ünlü oyun yazarı…
Leman Çıdamlı… En sevilen kaynana. Unutulmaz “Kaynanalar” dizisinin sevilen sanatçısı…
Ve daha kimler yok ki!.. Türk Sinemasının 70’li yıllardaki jönlerinden Ünsal Emre… Usta tiyatrocular Baykal Kent, Cüneyt Türel, Erdoğan Tuncel, Bilgin Adalı, Ergin Orbey, Erol Kardeseci, Tuncer Sevi, şair Bilgin Adalı, sinema oyuncuları Hamit Hasbakal, Evin Esen, Rafi Emeksiz, turizmci-yazar Kemal Suman, yönetmen Meriç Soylu, senarist Metin Açıkgöz, Karadeniz türkülerinin sevimli türkücüsü Kamil Sönmez, genç yönetmen Seyfi Teoman, Ayna grubunun sevilen müzisyeni Cemil Özeren, eski futbolcu ve teknik direktör Erdoğan Arıca, ünlü müzik yazarı ve bestecisi İlhan Mimaroğlu, gazeteci-yazar Yurtsan Atakan, Eskişehirsporlu genç futbolcu Ediz Bahtiyaroğlu, şarkıcı Azer Bülbül, motosiklet şampiyonu Kemal Merkit ve Atatürk’ümüzün manevi kızı Ülkü Adatepe…
Tabii bu büyük kayıpların dışında, sesiyle hepimizi büyüleyen dünyaca ünlü Amerikalı pop şarkıcısı Whitney Houston ve Dallas dizisinin kötü adamı J.R. olarak tanıdığımız sinema oyuncusu Larry Hagman’ı da 2012 yılında kaybettik.
Bunlar ortak kayıplarımız. Elbette ki hastalık, yaşlılık, terör, trafik terörü ve daha başka sebeplerle aramızdan ayrılan yakınlarımız oldu…
Ama işte, hayat böyle bir şey… Bir bayrak yarışı gibi sanki… Birileri gidiyor, ardında bir boşluk bırakarak; birileri geliyor, hayata başka bir anlam katıyor. Dün Zeki Müren, Esengül, Barış Manço ve Cem Karaca’nın şarkılarına tutunanlar, bugün Tarkan, Hadise, Sibel Can ve Şebnem Fera’tan güç alıyor. Dün Uğur Mumcu’yu, Abdi İpekçi’yi takip edenler, bugün Yılmaz Özdil’e, Ece Temelkuran’a yaslanıyor. Necdet Tosun, Adile Naşit ve Kemal Sunal’ın acısı dinmese de Cem Yılmaz, Binnur Kaya ve Olgun Şimşek ile kahkahalarımız çınlamaya devam ediyor.
Söyleyeceğim o dur ki dostlar, hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz. Hep aynı cesaretle, hep aynı olgunlukla. Telaşsız, korkmadan, ürkmeden. Hayata inanmak lazım. Kendimize de… Kayıpları kazanca dönüştürecek olan müthiş bir sermayemiz var çünkü: Aklımız.
Bir de bütün karşımıza çıkacak olumsuzluklara karşı içimizi iyi tutacak başka bir sermayemiz var: Yüreğimiz.
Medeniyetler kuran, medeniyetleri değiştiren de insanoğlunun bu aklı ve yüreği olmadı mı? Albert Einstein, “İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez” der.
Biz Kiltaş olarak herkese tüm hayallerinin gerçekleşeceği harika bir yeni yıl diliyoruz. Siz de dileyin. Ve dileğinize yürekten inanın.
İnancın önünde ne durabilir ki!..
Mutlu Yıllar.

Nejat Gümüş

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.