ÇOCUĞUNA “BÜYÜK” OLMAYI ÖĞRET!..

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı milletçe bir kez daha coşkuyla kutladık.
Biz bu bayrama kısaca Çocuk Bayramı diyoruz, Atamızın çocuklara armağanı olan ve tüm dünyada çocuklara adanmış tek bayram olması 23 Nisan’ı özel yapıyor. Oysa bu günün tarihsel önemi, Kurtuluş Savaşı’nı başlatan ve bir ulusun yeniden küllerinden doğmasına vesile olan Büyük Millet Meclisinin toplanmasıdır. İmparatorluktan Cumhuriyete, ümmetten devlete giden yol böyle başlamıştı.
23 Nisan Bayramı geleneğidir, devlet büyükleri çocuklara bir günlüğüne makamlarını devrederler. İlginç bir gelenektir aslında. Belki de amaç, çocuklara gelecekte nerede olabileceklerini hayal ettirmektir…
Çocuklarımızı çok seviyoruz. Hayata çocuğumuz olarak dahil ettiğimiz bu minicik yavrular, büyüdükçe bir birey halini alıyor. Çocukken kimseye emanet etmediğimiz varlıklarımızı, yetişkin olduklarında kendi rızamızla başkalarına, başka bir hayata teslim ediyoruz. Çünkü hayat böyle bir şey. Değişim ve dönüşüm yasaları sorgusuz sualsiz işliyor.
Ama biliyoruz ki, nerede, kimlerle, hangi mevkide ve kaç yaşlarında olurlarsa olsunlar onlar bizim çocuğumuz ve hep küçük çocuğumuz olarak kalacaklar. Çünkü onu “bizim” olarak görüyoruz ve bu yüzden bu kadar karışıyor, kendi haline bırakmıyor, hatta hesap soruyoruz. Belki de büyümelerini engellemeye çalışıyoruz farkına varmadan.
Oysa sosyal bir varlık olan insan, yalnız birine ait olmuyor. Çocuğumuzu yalnızca iyi bir çocuk, hayırlı bir evlat olarak yetiştirmek yeterli midir? İyi bir öğrenci, iyi bir eş, iyi bir arkadaş, iyi bir çalışan, iyi bir asker, kısaca iyi bir insan olarak yetiştirmenin de sorumluluğunu üstlenmeliyiz.
Ama biz de insanız sonuçta, etten kemikten… Biz de iyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir eleman, iyi bir yurttaş, iyi bir insan olma noktalarında eksik, hatalı hatta zayıf yetişmiş, yetiştirilmiş olabiliriz. İnsan büyüklerinden öğrendiklerini, doğru bildiklerini ve yaşadıklarını aktarıyor çocuklarına. Hayat bu denli hızlı akarken, teknoloji ve bilgi, yaşam kültürünü hızla değiştirirken değerler de hızla değişiyor. Kuşak çatışmaları dediğimiz şey de tam burada başlıyor. Bizim değerlerimiz çocuklarımızın değerleriyle, alışkanlıklarımız alışkanlıklarıyla, zevklerimiz zevkleriyle uyuşmuyor. Onlarda gördüğümüz ve adını koyamadığımız farklılıklar bizi ürkütüyor ve bu da bizi onlara karşı daha müdahaleci, daha baskıcı yapabiliyor. Aslında biz korkuyoruz değişimden, farklı olandan. Tıpkı insanın bilmediği yollardan, bilmediği adreslerden, bilmediği insanlardan korkması gibi.
Peki her şey bu denli hızla değişirken biz çocuklarımıza bir şeyler öğretemeyecek miyiz? Kaldı ki onların gözünde belli bir yaşa kadar “kahraman” iken ne vereceğiz. Varlığımız onlara güven verirken, bu güvenin boşa olmadığını neyle göstereceğiz? Kayıtsız mı kalacağız, “hayat senin hayatın, her şeyi deneme/yanılma yoluyla kendin öğren” diyecek kadar hem çaresiz, hem umursamaz olacak mıyız?
Elbette ki hayır! Bilim adamları da kendi doğrularını aktarmıyor mu bizlere, kitaplarıyla?.. Sadece biçimi bırakıp öze inebilmeli, hem onları en çok sevenler olarak, hem de onların birey olabilmelerine saygı duyarak temel değerleri vermeye çalışmalıyız.
Bu konuda bakın temel değerler neleri öneriyor:
“Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret çocuğuna, acı çekmeden olgunlaşamayacağını…
Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden ‘neden ben değil de o?’ demeden…
Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona, çünkü hayat bir adım sonrasında, görünüşte galip olanları gösterecek ona nasılsa…
Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini… Kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret…
Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını…
Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece ateş yakar…
Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona.
Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı… Başkalarını dinlemesi gerektiğini, ama söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.
Hayatı sorgulamayı öğret ona… Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. Bilgisini en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklıyken dik durmasını, günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.
Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı… ‘İstemiyorum’, ‘hayır’ demeyi öğret ona, istediğinde ise ‘istiyorum’ demeyi, lafı dolandırmadan… Sevdiğinde ise ‘seni seviyorum’ diyebilmeyi öğret ona. Sorgusuz sevmeyi… Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.
Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını, işlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret…
Ama en çok da kendini sevmesini öğret… Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini…”
Sadece ve sadece “insan” olmayı öğret ona.
Büyük olmak budur!..
Saygılarımla.

Nejat Gümüş
24 Nisan 2013, İstanbul

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.