Gidenlerin Aynası...

“Birçok giden,

memnun ki yerinden

Çok seneler geçti,

dönen yok seferinden!”

Usta şair Yahya Kemal, böyle diyordu Sessiz Gemi isimli muhteşem şiirinde, gidenlerin ardından.

Hep bir giden vardır, değil mi?.. Bir yerden gitmek değil de, birinden gitmek zordur. “Giden”seniz eğer daha kolaydır da, “kalan” sizseniz o çok katlanılacak bir şey değildir. Kucağınızda zaman ayarlı bomba, çaresiz ve bir başınıza kalmışsınızdır ortalıkta…

Peki ya giden?..

Bir başka şairin dediği de doğru olabilir pekala… “Kimdi giden, kimdi kalan / Giden mi suçludur her zaman” dediği gibiyse ya?..

Gidenlerin aynasını anlamak zor iştir. Onun aynasında devler bile cüce görünür. Gidenlerin aynasında yalnızca anılar değil, anlar, yaşananlar, aşık olanlar ve olunanlar, her şey küçülür… Bir sevgili en çok “özledim” dediğin anda kaybedilir. Bir aşk en çok hatırlandığı anda unutulur. Bir yemin ancak bozulduğu anda edeni vurur… Ama gidenlerin aynası sağlamdır; kırılmaz, acıtır… Geçmişte bir yerde öylece durur…

Hayat bazen insanlara sürpriz yapıyor. İlginç anlarında ilginç yerlerden sizi yakalıyor. Ve siz artık size sürpriz yapılmışsa üzerine gidip onu tüketmeye çalışmıyorsunuz. Bazı şeyleri işaret olarak görmekten çıkarıyorsunuz. “Bazı anların değerini hiç azaltmadan, ancak böyle uzatıp saklayabilirim” diye düşünüyorsunuz…

Hayatınızda işaret sanarak peşinden gittiğiniz yanlış alarmları. Başka türlü bir ilişkiyle yaralarınızı sarabilecekken, sırf sevgili oldunuz diye yara açanları. Yan yana uzanıp birbirinize masal anlatabilecekken, göz göze birlikte gerçeğe teslim olduklarınızı düşünün. “Keşke karşılaşmasaydık, daha temiz kalırdık” dediklerinizi. “Keşke severken gözlerimizi kapatmasaydık” diye ağladıklarınızı. “Keşke demekten yoruldum, artık iyi ki demek istiyorum” çığlıklarınızı. Her şeyinizi bırakıp, bir başınıza peşinden gittiğiniz onca yol alarmını düşünün…

Oysa ki herkesin bir “kaza yerini terk etme” tarzı var. Kimi bekler, kimi kaçar. Kiminin isyanı bağırır, kiminin vicdanı susar… Kimsenin kalbine sığmayan, bir gün gelir kendi rengindeki başka bir kalbe sığar…

“Zamanı dolup hayatınızdan çıkamayanlar” ile “zamanı gelip hayatınıza giremeyenler” hakkında falcı kadının söylediklerini hatırlayın:

“Kalp dediğin şeyin de bir hacmi var canım. Her şeyi sığdıramazsın içine. Koruma bu kadar geçmişini, anılarını. Herkesi istifleyemezsin üst üste. Ölüyle canlıyı nasıl aynı yere koyabilirsin. Kalanlar kalsın, sen asıl unutulacakları unut, delirme…”

Kalbin de bir kapsama alanı var; kendine göre yetenekleri, kendine has nedenleri, sevme potansiyeli, hatırlama nöbetleri ve unutma zamanları…

Dönüp gelse şimdi, durup geçmişi mi çözmeye çalışırsınız; arada kaybettiğiniz habersiz zamanı mı sorgularsınız, yoksa şimdi kiminle ne yaptığını mı sorarsınız? En iyisi ayrılan yolların neden ayrıldığını bir kez daha hatırlamak. Yolunu çizmiş birine eğriliği gösterseniz kaç yazar. Siz de artık kendi yolunuzu önünüze katıp, çizgilerinizi çekmeyi öğrenmelisiniz sanırım… Hem geçmişe bir kayboluş, hem geleceğe bir varoluş çizgisi. Bir silgiyi sonuna kadar hiç kullanmadığınızı ve bu yüzden hiçbir aşkı da sonuna kadar yaşayamadığınızı kendinize anlatıp çantanızı hazırlamalısınız. Daha fazla geç kalmayın artık yenilere. Ve son sözlerinizi söyleyin son kez bakarken arkanıza:

“Eski acılarım rehber olsaydı bana hayatta, kestirmeden aşkların haritasını çizerdim. Ama ateşin düştüğü yeri yakması mantığıyla ne yazık ki herkes kendine yetecek kadar merhemle çıkıyor yola.”

Gidenlerin yolu açık olsun…

Nejat Gümüş

8 Temmuz 2015, İstanbul

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.