İyi ki, “keşke”lerim var!..

“Keşke, annemin sözünü dinleseydim de sokağa çıkmasaydım”, “Keşke, en son konuya çalışsaydım”, “Keşke, topa ayağımın içiyle vursaydım”, “Keşke sinirliyken o sözleri söylemeseydim”, “Keşke, onu değil, ötekini işe alsaydım”, “Keşke, gitmesine izin vermeseydim”, “Keşke bu mesleği seçmeseydim”, “Keşke o imzayı atmasaydım”, “Keşke, başka türlü olsaydı”… Ve daha bunun gibi milyonlarca ağızda, on milyonlarca “keşke” vardır. İnsan olmanın, her şeye yetememenin, dünkü aklımızı bugün beğenmeyişinizin, yanlış kararları fark edişlerinizin, yanlış yaptıklarınız kadar bir şey yapamayışlarınızın da adıdır “keşke”…
Keşkeler, hayatın size öğrettiği şeylerdir. “Keşke” demek, “bir daha aynısını yapmam” demektir. Yani, bir şeyleri öğrenmiş olmak, tecrübe kazanmak, bir şeyin iyiliğini ya da kötülüğünü anlamaktır.
Cemal Süreyya’nın içinde bin pişmanlık barındıran bir duyguyu dile getiren şiirinde söylediği gibi…
“İki çay söylemiştik orda; biri açık
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.”
————————————————————————————-
Bazen telafi edilebilenlerin adıyken “keşke”, bazen de asla geri getiremeyecekleriniz; bir anlamda kaderinizi tamamen değiştiren şeylerin sonucudur…
İnsanın yaptıklarından ve yapamadıklarından ders alması, büyümesi, olgunlaşması, hayatı doğru okumaya başlaması demektir. İşte onun için her an değilse bile, yatağa başınızı koyduğunuzda, yani kendinizle yüzleşmeye başladığınızda, eğer hala varsa ve onu koruyabilmişseniz, vicdanınızla baş başa kalırsınız. İşte o an, keşkeleri değerlendirmenin tam zamanıdır. Zaten bunu yapamazsanız ya uykunuz gelmez, ya da vicdanınızı kaybetmişsiniz demektir…
Bu yüzden her şeyi bir kenara bırakmalı, gözlerinizi kapamalı ve bütün “keşke”lerle yüzleşmelisiniz!.. Yaşamın sizden aldıklarını, sizin başkalarından çaldıklarınızı, her şeyden öte yaşadıklarınızı bir düşünün… En çok kaybettiğiniz değerler için ağlar ve en çok yitik zamanlarda bıraktığınız “keşke”leri yaşarsınız ömrünüzde.
“Keşke”ler, yani pişmanlıklarınız olmasaydı kendinizi daha mı iyi hissederdiniz? Hiç sanmıyorum. Geçmişte her ne yaptıysanız ve yaşadıysanız, onlar bugünkü sizi yarattı. Dümdüz bir yolda yürümenin ne anlamı var ki? Eğer gerçekten güzellikleri, manzarayı keşfetmek istiyorsanız, belki de daha önce kimsenin girmediği engebeli, zaman zaman sizi yoran, hırpalayan yollara gireceksiniz… Bedelleri yok mu, elbette var. Öte yanda ya cebinizde kalanlar, belki de başkalarının, düz yolda yürüyenlerin hiçbir zaman anlamayacakları büyük anılarınız, değerli hazineniz?.. O yüzden kendinizi de, başkalarını da her şeyiyle; hataları, günahları, güzellikleri ve sevaplarıyla sevmelisiniz.
Yenilginin takısıdır “keşke”… Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.
Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir. Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekip, “yolunu gözlemeseydim”, “öyle demeseydim”, “terk edip gitmeseydim”, “en güzel yıllarımı vermeseydim” diye diye sızlanır gider.
“Keşke”nin panzehiri “iyi ki”dir. İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.
“Keşke”, çoğunlukla bir “ahh” ile kopup gelir ciğerden… Esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden…
“İyi ki” ise, muzaffer bir “ohh” ile büyür; cüretiyle övünür.
“Keşke’li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, “iyi ki”lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.
Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır. Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur. Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır “keşke”…
“Şimdiki aklım olsaydı” dövünmesindedir. Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, “Ne derler”e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.
‘Keşke’cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.
‘İyi ki’ öyle mi ya!..
Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.
‘İyi ki’lerinizi toplayın bugün ve ‘keşke’lerinizden çıkartın. Fazlaysa kazançtasınız demektir.
Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara… Rüzgarlarla koştunuz ya…
“Keşke”ler “eğer”leri yaşatır. Tıpkı Jorge Louis Borges’in “Eğer”leri gibi:
“Eğer hayatımı yeni baştan yaşayabilseydim daha çok hata yapardım.
o kadar mükemmel olmaya çalışmaz
onca ciddiyetin arasında yapamadığım kadar eğlenirdim.
daha fazla riskler göze alır, daha çok gezer, daha çok günbatımı seyrederdim,
daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim
daha çok yere gider, daha çok dondurma yerdim.
çünkü, yaşam bundan ibarettir: “an”lar, yalnızca “an”lar…
eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, çok daha hafif gezerdim.
baharın başlamasıyla birlikte ayakkabısız yürümeye başlar, sonbahar bitimine değin çıplak ayakla devam ederdim.
bilinmeyen daha çok yola sapar,
güneşin doğuşunu daha çok seyreder,
daha çok çocukla oynardım.
gel gör ki, işte 85 yaşındayım
ve biliyorum ki,
artık ölmekteyim….”
Yaşamadıklarınızın, “keşke”lerinizin telafisi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz “keşke“ diye nemlenmesin…
Saygılarımla.

Nejat Gümüş

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.