8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Bir güne sığdırılmış o da. Tıpkı Anneler Günü gibi… Oysa hayatın tamamıdır kadınlar. Kadınlarımız…
Annemiz mesela… Tanıdığımız ilk kadın O’dur. Daha dünyaya gelmeden tanıdığımız… Kanından, canından besleyen, koruyan annemiz. Doğduğumuzda ilk kucağına atıldığımız, ilk özünden beslendiğimiz. Kokusundan tanıdığımız… Sevgisine şevkat, emeğine fedakarlık katan annemiz. En yorgun olduğu, en hasta ve bitkin düştüğü gecede bile üstümüzün açıldığını hisseden, hisleriyle yaşayan en yüce varlığımız. Bizi en çok seven, en çok sevdiğimiz insan. Ötesi yok! Bizim annemizdir O!.. Kadındır O…
Ve o kadın günü gelir, mutlulukla ve gururla, eşinden bile çok sevdiği oğlunu, yani bizi, hayatımızın geri kalanı için bir başka kadına emanet eder. Karımıza!..
Karımız mesela… Evi yuva yapan sevgili eşimiz… Yeni evimizin, yeni hayatımızın ortağıdır. Sabretmeyi, katlanmayı öğreten, eksiklerimizi tamamlayan, zor günlerimize göğüs geren; annelerimizin bize kattıklarını çocuklarımıza aktaran kadınlarımız… Yaşamımıza incelikler katan, zevk ve estetik getiren, dokundukları yeri güzelleştiren, zeki ve yaratıcı, detaycı kadınlarımız… Bizi yaşam boyu tetikleyen; başarılı, güçlü, anlayışlı ve cömert olmamız için tek başına ve yeterli bir sebep olan dünyamızın merkezindeki varlıklarımız!.. Kadındır O da…
Kızımız, kızlarımız mesela… “Baba” dediklerinde dünyanın en güzel sözcüğünü, dünyanın en güzel sesinden dinlediğimiz, gözümüzün kökü yavrularımız… “Erkek evladın evlatlığı evlenene kadan, kız evladın evlatlığı ölene kadar” dedikleri gibi büyüklerimizin, yaşlılığımızın, zor günlerimizin sigortası “küçük annelerimiz”… Bizi medenileştiren, yumuşatan, hoşgörü ve anlayışımızı uygun bir düzleme çeken güzel kızlarımız!.. Kadındır O da…
Kız kardeşlerimiz mesela… Kardeşliğimize arkadaşlık katan, sessiz meleklerimiz. Varlıklarını hissetmemizin bize yettiği koca yüreklerimiz!… Kadınlar Onlar da…
Anneannemiz, babaannemiz… Teyze ve halalarımız… Kuzenlerimiz, yeğenlerimiz… Kadın akrabalarımız…
İş arkadaşlarımız… Kusursuz bir iş günü olsun diye her an tetikte, her an nazik ve kibar, stresimizi idare eden; randevularımızı unutmayan, güzel vitrinimiz sekreterlerimiz mesela… Muhasebecimiz, hukukçumuz, mühendisimiz…
Hz. Amine, Zübeyde Hanım… Dünyayı değiştiren erkekleri doğuran, yetiştiren büyük kadınlarımız…
Bankacımız, hemşiremiz, hostesimiz, tezgahtarımız… Yufkacımız, temizlikçimiz, öğretmenimiz…
Bir elmanın yarısı kadınlarımız. Hayatımızın yarısı değil, tamamı kadınlarımız. Severken dövdüğümüz, överken sövdüğümüz, yaşatırken öldürdüğümüz kadınlarımız. Cahil bıraktığımız, hor baktığımız, zorda bıraktığımız kadınlarımız… Sizin adınıza düşündüğümüz, sizin adınıza karar verdiğimiz, size sormadığımız, esirleştirdiğimiz kadınlarımız…
Karadeniz yaylalarında çay ve fındık toplayan, Kayseri köylerinde halı dokuyan, Ege’de zeytin ezen, Güney Doğu’da inek sağan, Trakya’da peynir yapan kadınlarımız…
Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Nilüfer, Zerrin Özer, Müzeyyen Senar, Behiye Aksoy, Nesrin Sipahi, Gönül Akkor, Muazzez Abacı, Emel Sayın, Neşe Karaböcek, Muzaffer Akgün, Bedia Akartürk, Belkıs Akkale ve daha niceleri… Hayatı biraz daha katlanır kılan, güzelleştiren, duygu katan ve bizleri duygulandıran dünyanın en güzel sesleri kadınlarımız!..
İyi ki varsınız!..
Hepinizin ellerinden öpüyor, Dünya Kadınlar Gününüzü kutluyorum.
Saygılarımla.
Nejat Gümüş