Kadınlar mı daha şeytan, şeytan mı daha şeytan?

Adamın biri işten eve gelmiş; bir bakmış ki karısı başka bir adamla beraber… Hemen tabancasını almış ve, “Madem karımı istiyorsun, onu benden erkek gibi almalısın. Seni düelloya davet ediyorum” demiş… Öteki adam bunu kabul etmiş ama tam düelloya başlayacaklar, birinin aklına bir plan gelmiş. Diğerinin kulağına eğilip demiş ki, “biz neden birbirimizi öldürüyoruz ki!.. En iyisi yalandan ölmüş gibi ikimiz de yere yatalım. İlk önce hangimizin yanına koşarsa, o alsın” demiş. Bu fikir ötekine de pek mantıklı gelmiş… İki el silah sesinden sonra uzanmışlar yere, ölmüş gibi… Kadın silah sesini duyar duymaz öteki odanın kapısını açarak oraya sakladığı üçüncü erkeğe seslenmiş: “Hayatım çıkabilirsin, ikisi de öldü!..”
Bir fıkra bu… Ama fıkradan çok daha fazlası. Ya da fıkra gibi gerçek. Her gün yaşanan gerçeklerden biri. Düşündüren, üzen, hayatından pek çok şeyi alan, çalan bir travma…
Aslında oldum olası sevmemişimdir bu ihanetleri, aldatmaları, yalanları. Bir şeyden, birinden, bir durumdan memnun değilseniz ve bu durumu değiştiremiyorsanız, yolunuzu değiştirirsiniz. İstediğiniz kişi yanınızda olan kişi değilse o ilişkiyi bitirirsiniz. Ama aynı anda birden fazlasını idare etmek, hem sorumlu olduklarınıza, hem insani duygularınıza, hem de dürüstlüğünüze yakışmaz. Ne yazık ki ihanet çevremizi saran kocaman bir karanlık dünya. Her erkek karısını aldatır diye bir kanı vardır ya; diyelim ki doğru… Peki erkeğin yanındaki öteki kişi kim, bir kadın değil mi? Demek ki aldatan erkek kadar, aldatan kadın da var. Aldatmanın hepsi kötü de, gene de kadının aldatması daha ağır oluyor. Çünkü erkeğin ihanet duygusuyla yaşaması daha zor.
Hapishanelerde yatan onca erkek nasıl suç işlemiştir, onu kontrolden çıkaran şey nedir hiç düşündünüz mü?.. Ya da öteki suçlara meylettiren, azmettiren şey nedir, kimdir?
Hani bir söz vardır ya, “her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” diye… Her suç işleyen, her başarısız erkeğin arkasında da mutlaka bir kadın vardır, inanın buna.
Kadın düşmanı değilim tabii ki. Hayatta en çok sevdiğim üç varlık, annem, eşim ve kızım da kadın. Nasıl düşman olabilirim ki? Ama diyorum ya, kadınlar başka türlü düşünüyor, başka türlü inanıyor. Üstelik erkeğin üzerindeki etkisi inanılmaz. Siz dünyayı erkeklerin yönettiğini mi sanıyorsunuz?
Tamam, imparatorlar, krallar, holding sahipleri, politikacılar çoğu erkek. Ama onları da kadınlar yönetiyor. Tarihe iyi bakın, görürsünüz ki en büyük savaşlar, en kanlı iktidar mücadeleleri ve taht kavgaları hep bir kadın yüzünden çıkmıştır.
Neden acaba?..
İster erkeğin kadına olan zaafı deyin, ister kadının erkeği ikna metotlarının çok oluşu… Şu bir gerçek ki, kadın planı, kurguyu, dolduruşu iyi biliyor. Genlerinde mi var, yetişme biçimlerinde mi bilemiyorum. Ama beyinlerinin farklı çalıştığını uzmanlar da söylüyor.
Şöyle çocukluğumuza bakıyorum, o masum evcilik oyunlarında hep senaryoyu kızlar yazardı. Biz gider çalışır, para kazanır, evimizi korurduk. Onu nasıl yapacağımızı bile onlar söylerdi.
Sonra öğrencilik yılları. Biz nereye gideceğimizi, nerden geldiğimizi direk söylerdik. Kızlar onu bile planlardı. Diyelim ki Ali’de kalacak, “Ayşe’de kalacağım” derdi. Sonra Ayşe’yi arardı, “Annemler seni ararsa, sendeyim dersin”… Sonra Ali’yi arardı, “Seni ararlarsa beni görmedin”… Daha bir sürü şey.
Sonra iş hayatı başlar… Bilirsiniz, yaşıyorsunuzdur; bir iş yerinde yirmi erkek paşa paşa geçiniriz, iki kadın varsa olay başlar. Önce içten içe dedikodu mekanizması çalıştırılır, işin içerisine kıskançlık, çekememezlik de girdi mi, kurum içten içe çökertilir.
Evlilik hayatı var bir de… Kadınlar için derler ki, “Kadın maymun gibidir. Bir dalı tutmadan, ötekini bırakmaz”… Güvence ister, varlık ister, anlayış ister, ihtişam ister, ilgi ister, hatırlanmak ister, beş dakikada bir aranmak ister, en güzel sensin sözünü duymak ister, başkalarına bakmasın ister, saatlerce her anlattığı lüzumlu/lüzumsuz şeyi dinlesin ister, onaylasın ister, karşı çıkmasın ister, istediği her şeyi alsın ister, ister Allah ister. Erkek ise sadece kadını ister.
Kadın için bir konu asla bitmemiş, asla kapanmamıştır. Nasıl onca zaman geçtiği halde unutmazlar, nasıl hala ilk günkü gibi tepkilidirler anlamak mümkün değildir.
Bir kadın yazarımıza göre, kadın çekemez. Daha başarılısını, daha güzelini, daha gencini, bazen sadece daha neşelisini bile çekemez bir kadın. Kocasını zerre kıskanmayan bir kadın bile, hemcinsinin kıskançlığından çatlar.
Cumhuriyet döneminin öncü kadınlarından Halide Edip Adıvar demiş ki, “Kadınlar kendilerini sevenler için değil, onlara hükmedenler için can verirler”… Ünlü Fransız romancı Alexandre Dumas da “Kadınlar sevmedikleri adama hiç acımazlar” diyor… Dostoyevski, “Kadın, her şeyi gören gözü bile aldatır”, “ Cien, “Güzel sözler ve iltifatlarla kandıramayacağın kadın yoktur” demiş…
Yine ünlü Fransız romancı Honore de Balzac, “Krallar gibi kadınlar da kendileri için yapılan her şeyin esasen bir borç teşkil ettiğine inanırlar” diyor. “Kadın her şeyi affeder, fakat asla unutmaz” sözü Konfiçyüs’e ait.. Chamfort diyor ki: “Kadın, insanın gölgesi gibidir; kovalarsanız kaçar, kaçarsanız kovalar.”
Bana sorarsanız, en feci şey nedir biliyor musunuz? Ne onlarla, ne de onlarsız yaşanabilir.
Bir kadınla bir adam ayrı ayrı arabalarında giderlerken çarpışırlar. İkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur. Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp: “Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın. Arabalarımız mahvoldu ama ikimize de hiçbir şey olmadı. Bu belki de tanışıp, dost olup, hayatımızın sonuna kadar huzur içinde birlikte yaşamamız için bir işarettir” der. Müthiş heyecanlanan adam: “Evet, galiba haklısın” diye cevap verir şaşkınlıkla. “Bak, arabam hurdaya döndü ama bir şişe şarap sapasağlam. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız” diye devam eden kadın, şarap şişesini adama uzatır. Adam şişeyi alır, açar ve yarısını içip kadına verir. Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp adama geri uzatır. Bunun üstüne adam sorar: “Sen içmeyecek misin?” Kadın cevap verir: “Hayır, ben polisi bekleyeceğim!”
Victor Hugo’ya göre “kadını güzel yapan Allah, sevimli yapan şeytan”…
Hah, tam da konunun başlığı buydu işte, “kadın mı daha şeytandır, şeytan mı daha şeytan?”… Rivayet olunur ki, kadın ölmüş, cehenneme gitmiş; şeytan ayağa kalkmış, “hoş geldin üstadım” demiş.
Nokta. 
Saygılarımla.

Nejat Gümüş
23 Ağustos 2013, İstanbul

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.