“Mış” gibi değil!..

Bakıyormuş gibi bakmayacaksın. Bakacaksın gözlerinin içine içine. Bakışların yakalanırsa mahcup olursun korkusu taşımadan. Anlamaya çalışarak, anlatmaya çalışarak, derine derine bakacaksın. Bakışlarınla mıhlayacaksın hatta, kah durduracak güçte; kah harekete geçirecek cürette…
Gülüyormuş gibi olmayacaksın. Güleceksin içten geldiği gibi. Samimi, doğal, olduğun gibi… Dişlerin görünecek, kahkahan çınlatacak bulunduğun ortamı. Senin gülmenin iştahıyla gülecek diğerleri de… Neşen saracak dünyayı.
Gidiyormuş gibi durmayacaksın. Ya gideceksin, göze alarak her şeyi; gittiğin yeri bilmene gerek olmadan, sadece burada kalmayı istemediğin için. Ya kalacaksın, gözünde başka bir şey olmayarak. Direnmeyi, sabretmeyi, katlanmayı, umut etmeyi seçtiğin için değil, kalmayı istediğin için ve bunun sana yetecek güçte olduğunu bildiğin için. Geride bıraktıklarına bakmayacak, bir gözün arkada gitmeyecek; gitmen gerektiği gibi gideceksin. Yüklerinden kurtulmuş, hafiflemiş olarak.
İnanıyormuş gibi inanmayacaksın. Şüphelerinin üstüne gideceksin. Korkuya, kuşkuya yer bırakmayacak kadar emin olacaksın. Tüm ruhunla, tüm bedeninle inanacaksın ona. Kutsal bilerek, bilimden de destek alarak… Yolunu şaşırmadan, bir yolunu bulup saklanmadan teslim olacaksın. Ödül ve cezayı düşünmeden, men edilme korkusu duymadan, “hak” bildiğin yolda tek başına da olsa yürüyeceksin.
Biliyormuş gibi davranmayacaksın. Ya bileceksin enine boyuna, ya bilmediğini söyleyeceksin ezilip büzülmeden. Utanmadan, sıkılmadan. Bilmediğinden utanıyorsan, öğreneceksin. Bilgiye teslim olacaksın, bilgiliye kulak vereceksin. Bildiğin şey bir işe yarayacak, hayatına katkı sağlayacak. Birilerine karşı kendini iyi göstermek için kullanmayacaksın yalnızca.
Uyuyormuş gibi yummayacaksın gözünü. Uyuyacaksın güvenerek. Kuşkuların, tek gözü açık tavşan uykusuna yatırdığı yabancılaşmış kent insanı gibi olmayacaksın. İlişkilerin, çevreni saranlar senin seçimlerin olacak, inandığın, iyi bildiğin… Güven vereceksin, güven duymayı öğreneceksin. Kaybetmekten çok kazanmayı göze alarak…
Seviyormuş gibi yapmayacaksın. Seveceksin tüm benliğinle. Yüreklice, tutkuyla, aşkla!.. Her şeye göğüs gerecek, tüm dünyayı karşına alacak kadar… Anlamaya çalışarak, emek vererek, vazgeçmeyerek… Yeni bir başlangıç yapacak, beyaz bir sayfa açacak kadar iyimser olacak; ben demekten vazgeçip biz demeyi diline dolayacaksın. Yalnız onu değil, sevdiklerini, ailesini, alışkanlıklarını, kısacası onun dünyasını da seveceksin.
Çalışıyormuş gibi dolanmayacaksın ortalıkta. Çalışacaksın. İşini severek, sorumluluklarının farkında olarak… Hayattaki en büyük dayanağının işin olduğu bilinciyle. Her gün yeni bir ekmek kavgasının başladığı bilinciyle… Dışarıda sayısı milyonları bulan işsizlerin yerine tehdit oluşturduğu bilinciyle… İşini hak ederek, en son gözden çıkarılacak kişi olacak kadar başarı kazanarak, korkmadan, saklanmadan, başka yollara sapmadan… Kendin için, sorumluluklarını duyduğun yakınların için, diğer çalışma arkadaşlarının hakkını yememek için, onların ekmeğiyle oynamamak için… Çalıştığın işletmenin devamlılığı için, daha çok kazancın daha çok iş kapısı demek olduğu bilinciyle. Daha gelişmiş bir Türkiye, daha güzel bir dünya için çok çalışacaksın. Kimseyi kötüleyerek, tepeleyerek değil; iyiliğini çoğaltarak, kendini yükselterek yerini koruyacaksın. Alın terini akıtarak, aklını devreye koyarak, inisiyatif alarak, işe dört elle sarılarak çalışacaksın. Kötü düşünmeden, iyilik dileyerek… Bir başarı öyküsü yaratarak!..
Yaşıyormuş gibi nefes almayacaksın. Yaşayacaksın. Hayatın sana sunulmuş en büyük armağan olduğunu bilerek. Dünyayı gözlemleyerek, güneşin doğuşu, batışı, karın yağışı, çiçeğin açışı, kelebeğin uçuşu sana heyecan verecek. Yalın ayak çimlerde koşarak, mis gibi havayla ciğerlerini doldurarak… Etrafa bakarak, insanları tanıyarak, hikayelerine kulak kabartarak. Her gün en az bir insan tanımayı başaracak kadar… Kendini yenileyerek, ufkunu genişleterek. Dünyanın tüm güzel seslerine kulak kabartacak, müziği yüreğinle dinleyeceksin. Hüzünlü bir ayrılık şarkısında gözlerin yaşaracak, iyimser bir bahar şarkısında yüreğin kabaracak, için içine sığmayacak. Etrafında olan bitenlere kayıtsız kalmayacak, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demeyeceksin. Kendin için istemediğin şeyleri başkası için de istemeyeceksin. Okuyacak, öğrenecek, karşı çıkacaksın. Bilinçlenmekle kalmayacak, çevreni de aydınlatacaksın. Yanlışa karşı çıkacaksın ama başka doğrular olduğunu da unutmadan. Farklı olana saygı duymasan bile tahammül etmeyi öğreneceksin. Kadını, çocuğu, fakiri, köylüyü, deliyi, sakatı küçük görmeyeceksin. Çünkü yaşamak, Usta’nın dediği gibi, ciddi bir iştir; şakaya gelmez…
“Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.”

Nejat Gümüş

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.