Hani özellikle biz anne-babaların, çocuklarının geleceğine, geleceğini kuracak olan mesleğine ilişkin kaygıları vardır ya… Bu kaygılar büyüdükçe, davranış biçimimiz onlar adına karar vermek, onların kararlarını yönlendirmek boyutuna varıyor.
Hepimiz çocuğumuzun doktor, mühendis ya da buna benzer bir meslek sahibi olmasını istiyoruz. Oysa ki, herkes doktor, mühendis olsa, diğer işler ne olacak? Bir ülke, hatta bir dünya kaç doktor ve kaç mühendisi barındırabilir? Peki yemekleri kim yapacak, ekmeği kim pişirecek, hesapları kim tutacak, hastaya kim bakacak, giyeceklerimizi kim dikecek, cep telefonlarımızı kim tasarlayacak, traşımızı kim yapacak?..
Tabii burada iş bencilliğe geliyor. “Öteki işleri ötekiler yapsın. Benim oğlum doktor olsun”…
Neden doktor? Neden mühendis? Parası daha çok diye mi? Bu ülkede kaç mühendis var, işsiz biliyor musunuz? Doktorlardan daha iyi para kazanan pazarlamacılar var mı, yok mu peki? Ya da ortaokul terk futbolcunun bir transferde aldığı 3 milyon dolara ne demeli?..
Para değilse mesele, ne? Prestij mi? Etiket mi?.. Ya itibar? Ya güven? Ya dürüstlük? Bunlar daha mı az prestij katar insan hayatına?..
Önemli bir yerde, önemli bir işte görev alması mı önemli olan? Önemli biri gibi hissedilmesi mi peki?..
Önemli olan nedir peki sizin için?.. Ya da önemli kişi kimdir?..
Hani bazen deriz ya, “sen benim için çok önemlisin” diye… Bu önem, hangi zamana ilişkin, hangi ihtiyaca dönük bir itiraftır, bir değerlendirmedir?..
Mesela, bu ülkenin en önemli kişisi kimdir? Cumhurbaşkanı mı, Başbakan mı? Ülke yönetimine ilişkin her şey iki dudağı arasından çıkacak bir çift söze bakıyorsa, evet. Hepimizin hayatını değiştirecek bir kararı açıklıyor, bir kanun, hatta yeni bir anayasa çıkıyorsa, daha önemlisi ne olabilir ki?
Benim için eğer gecenin üçünde bir seyahatten dönüyorsam, açlıktan midem kazınıyorsa, açık bir yer yoksa ve yiyecek bir lokmaya muhtaçsam, işte o anda sabaha hazırlanan bir fırından yayılan miss gibi sıcacık ekmek kokusu bana dünyanın en değerli hazinesi; ve o ekmeği pişiren fırıncı dünyanın en önemli insanı gelir.
Böbrek taşı düşürdüğüm o günde, sancıdan yerleri tırmaladığım, kendimi sokağa attığım, acilen bir hastaneye yetişmeye çalıştığım saatlerde, dakikalar sonra sokağımdan geçen ve kendimi içine atıp, “en yakın hastaneye” diyebildiğim taksici benim için dünyanın en önemli insanıdır.
Annem hastanede yatarken, bir yandan özenle tedavisini gerçekleştiren, bir yandan da moral veren, iyileşeceğini söyleyen doktor ve hemşire kuşkusuz o günlerde benim için dünyanın en önemli insanıydı…
Bilmediğim bir ülkede, bilmediğim bir dille bilmediğim bir yolu bulmaya çalışırken kaybolmuşken, bana yardımcı olan, tanıyormuş gibi sorunumu çözen afacan çocuk dünyanın en önemli insanıdır.
Tertemiz giyecekler, tertemiz bir banyo, tertemiz bir odada huzur içinde uyumamı sağlayan temizlikçim benim için dünyanın en önemli insanıdır.
Yüklü siparişleri zamanında teslim etmek için gece-gündüz vardiyalı çalışan üretim işçilerim benim için dünyanın en önemli insanıdır. İdeal ısıyı, ideal suyu, ideal malzemeyi tutturabilen, kusursuz bir iş çıkaran elemandan daha önemli kim olabilir ki?..
Bankaların kapanmasına dakikalar kala, malum İstanbul trafiğinin kilitlenmesine rağmen, alternatif yolları deneyerek tam zamanında oraya ulaşan, ödemeyi son gününde ve son anda da olsa gerçekleştirmeyi başaran şoförüm benim için dünyanın en önemli insanıdır.
Şirket olarak bütün rakamları ona emanet ettiğim, gelirleri ve giderleri onun enerjisine bıraktığım, belki bir yanlış rakamla sonumuzu getirebilecekken, “bu ayı da temiz atlattık” diyebilen finans sorumlum, benim için dünyanın en önemli insanıdır.
“Anlaşmayı imzalattık” diyerek haftanın en güzel haberini veren, belki de günlerce süren kahırlı bir yolculukta ve Anadolu yollarında, ekmeği aslanın midesinden alan dinamik satış ekibim benim için dünyanın en önemli insanıdır.
35 yılın birikimini, yatırımını, dünümü ve yarınımı, onlarca ailenin rızık kapısını emanet ettiğim güvenlik görevlim, gece bekçim işini özenli yapmasa, fabrikanın güvenliğini sağlamasa, ne fabrika kalır, ne benim fabrikatörlüğüm… O yüzden benim için dünyanın en önemli insanı odur.
Sekreterim, ofis boyum, genel müdürüm, koordinatörüm, muhasebecim, mali danışmanım, avukatım, kimyagerim, mühendisim, çaycım, aşçım, kısacası tüm çalışanlarım, bir an geliyor dünyanın en önemli işini onlar hallediyor; dünyanın en önemli insanı o an için onlar oluyor.
Hayatın zor koşullarıyla mücadele ederken kendime sakladığım, biriktirdiğim, ertelediğim; zaman zaman da içinden çıkamadığım sorunları düşündüğüm ve “hayat ne kadar da anlamsız” diye iç geçirdiğim bir anda, en azından bir telefonla sesini duyduğum, beni dinleyen, anlayan, iyi hissettiren bir dost sesi ile moral depolarken, o dost benim için dünyanın en önemli insanı oluyor.
Bazen deli-dolu, bazen dolu-dolu, bazen de plastik bir çiçek gibi, boş bir havuz gibi anlamsızca yaşarken; hayatla, geçmişle, yaşananlar ile hesaplaşırken ve hala içimde saklı tuttuğum cümlelerin ağırlığını taşırken, “sen de benim hatalarımdan birisin” diyen iç çekişli ve hüzünlü sesi ile duygularıma tercüman olan şarkıcı, benim için dünyanın en önemli insanı olabiliyor.
Hayat böyle bir şey işte sevgili dostlar!.. İster “kainatın yaratıcısı hiçbir şeyi nedensiz yere yaratmaz” deyin, ister “doğanın kusursuz dengesi” deyin, herkesin diğerlerinden daha önemli olduğu zamanlar vardır. Hepimiz mükemmel işleyen bir çarkın dişlileriyiz ve bu çarkın dönmesi için hepimize ihtiyaç var. En küçük çark dahi devreden çıksa, sistem durur.
O yüzden önemli olan, şu ya da bu olmak değil.
Önemli olan iyi insan olmak ve işini iyi yapmaktır.
Saygılarımla.
Nejat Gümüş
7 Mart 2013, İstanbul