Unutma Beni!...

Bundan tam 40 yıl önce buğulu bir kadın sesinden bir şarkı ortalığı yıkıp geçmişti. Üstelik artık bizim de çikolata renkli bir şarkıcımız vardı: Esmeray. Ve Esmeray’ın duygusal şarkısı Unutama Beni, bir yarışmada açık ara birinci gelmiş ve bir anda herkesin dilinde marş olmuştu. Şarkı hala da bilinir, sevilir ya…

Şarkıcının eşsiz bir sesi vardı, beste güzeldi ama en çok dikkat çeken şey şarkının sözleriydi.

“Boğazında düğümlenen hıçkırık olayım

Unutma beni, unutama beni

Gözlerinden damlayamayan gözyaşın olayım

Unutma beni, unutama beni

Gölgen gibi adım adım

Her solukta benim adım

Ben nasıl ki unutmadım

Sen de unutma beni,

Unutama beni”

İlk kez biri, “unutma” demiyor; “unutama” diyordu…

“Unutma” bir dilek, bir emir, bir temenni gibi… Gel, git, getir, götür, al, sat der gibi… Unut sözcüğünün karşıtı.

“Unutama” ise biraz dua gibi, biraz beddua gibi… Şarkı söyleyeme, iş yapama, çaldıklarını yiyeme, bir daha kötü konuşama der gibi… Benim değerimi bil, der gibi…

Söyleyenin içinin acıdığını, canının yandığını anlıyoruz. Kıymetim bilinsin, değerimin farkına varılsın, sevgim anlaşılsın istiyor. Nereye gidersen git, benim gibisini bulama, böyle bir sevgi yaşayama, ne yaşarsan yaşa beni unutama diyor. Ardından da bir kapı aralıyor belli belirsiz, bir umut bırakıyor tekrarına. Sanki, “unutama ve bana dön” der gibi…

Yani bir sevenin iç çekişi gibi. İçi sevgi dolu, umut dolu…

Peki, “unutama” dediği kişi için durum nedir?… Unutmuş mudur, unutamamış mıdır?..

Hani birini, hani onunla birlikte her şeyi unutmak istersiniz ya… Unutmanız gerektiği için, öyle olursa daha iyi olacağı için… Hakkınızda hayırlısı öyledir ya hani… Ya da öyle olmasını umarsınız. Tıkanmışsınızdır çünkü, bu duygu sizi mutsuz ediyordur.

Unutursunuz çoğu zaman. Çoğu zaman bir başka ele tutunarak çıkarsınız bu dipsiz kuyudan. Uykusuz gecelerden, gel-git’lerden, apansız sizi bir yerlerde kıstıran anılardan. Ve tabii yalnızlıktan da… Her şeye iyi gelen zaman, size de iyi gelmiştir. Yeni bir hayata doğru yelken açarsınız.

Bazen de aşka tövbe ederek, kalbinizi fırtınalara kapatarak, hatta yalnız aşka değil hayata küserek unutursunuz. Bu biraz daha fazla zaman alır; korkularınız ve yalnızlıklarınızla kalbinizin son kullanma tarihinin gelmesini beklersiniz.

Bir de unutamamak vardır tabii ki. Aslında yürek hep unutmamaktan yanadır. Ama insan beynini yüreğinden daha fazla kullanıyorsa, sol tarafın değil, merkezin dediği olur.

Öyle de… Bütün vücudu kontrol eden beyin, kalbe söz geçiremez. Çünkü kalp kendi başına atar. Zaten severken de, aşık olurken de bir akıl’a danışmamıştır. “Olur mu?”, “Yürür mü?”, “Mutlu olur muyum?”, “Dengi dengime midir?”, “Sonu var mıdır bunun?” gibi soruları sormayı akıl edememiştir. Çünkü o sormaz, mantığını araştırmaz, vakti gelir, basit bir sebeple, bazen bir gülüş, bazen tatlı bir söz, bazen bir bakışa kanar, koyverir kendini. Bazen de sebep bile aramaz sevmeye. “Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir, Bazen küçük bir an için ömür bile verilir” şarkısındaki gibi… Kalp severken unutur dünyayı. Kimseyle ilişki kurmaz. Yol, yöntem danışmaz. Yalnızca sever. Otobandaymış gibi, son sürat gider, dakikada bilmem kaç defa çarparak. Ne zaman ki kazaya uğrar, ağır yara alır… Ve ne zaman ki ön sağ koltuk boş kalır, o zaman beyne mesaj gönderir, “çok yalnızım, bana bir akıl ver” diye… “Nerde hata yaptım?”… İşte o andan itibaren akıl devreye girer. “Aşk başa gelince akıl yıllık izne çıkar” derler ya, artık akıl izinden dönmüştür, etrafın dağınıklığını toplamaya koyulur. Ve sürekli olduğu yerden kalbe mesaj gönderir: “Unut onu! Unut onu!”

Kalp çaresizdir, dinleyecektir aklı da, işte unutmak onun dediği kadar kolay değildir. Yaşanan onca güzel şey, onca duygu varken nasıl olacaktır bu?.. Üstelik onu hatırlatan sesler, kokular, mekanlar, müzikler varken mümkün müdür bu? Hem bu suçta beynin de parmağı vardır. Kalbi kontrolden çıkaran, beynin biriktirdiği anılardır, hafızadır. Beyin unuttursa bütün o yaşananları, onu hatırlatanları kalp unutacaktır da, beyin sürekli filmi başa sarıp duruyordur. Ne yaparsanız yapın, unutamazsınız.

Hiç kimse, hiçbir alışkanlık, hiçbir ev, semt veya şehir değişikliği, hiçbir yeni tanıdık, hiçbir yeni ilişki unutturamıyordur.

Unutamıyorsunuzdur!

Ayrılık bu, başka şeye benzemez. Ölümden beterdir, hatta ölümü aratır çoğu zaman… Çünkü ölüm ile her şey biter de, ayrılık ile hiçbir şey bitmiyordur, bir türlü ayrılamayanlar için.

Hiçbir söz anonim bir türküdeki kadar bu ikisi arasındaki farkı anlatamaz:

“Mundar diye karakışa atmışlar;
Kışla gitmiş, yazla gelmiş ayrılık

Taş etmişler. ummanlara batmışlar;
Gebermemiş, hazla gelmiş ayrılık

Cümle alem kaşlarını çatmışlar;
Aldırmamış, nazla gelmiş ayrılık

Ağulamış, üstüne bal katmışlar;
Sessiz gitmiş, sözle gelmiş ayrılık

Üzerine para sayıp satmışlar;
Dulla gitmiş, kızla gelmiş ayrılık

Kaderdeymiş, istemeden tatmışlar;
Gittiğinden hızla gelmiş ayrılık

Ölüm ile ayrılığı tartmışlar;
Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık”

Sonuç olarak, o size Esmeray’ın “Unutama Beni” şarkısını armağan eder; siz de ona Zeki Müren’den şu şarkıyı yollarsınız:

“Ne ben seni unutabildim,

Ne bu derdimi uyutabildim

Ne bu gönlümü avutabildim.

Unutamam seni, unutamam seni

Unutamam seni, unutamam”

Unutma acısı, unutamama sancısı yaşamayacağınız, ayrılıksız bir hayat diliyorum.

Saygılarımla.

Nejat Gümüş

6 Kasım 2014, İstanbul

Kiltaş 'ın online kataloğunu incelemek ister misiniz ?

KİLTAŞ REFRAKTER MALZEME SAN. A.Ş.

Tel : 444 3 012 Tel : +90 212 332 30 20 Fax : +90 212 332 08 15
Fevzipaşa Mahallesi Yürek Sokak No:10 Değirmenköy/Silivri/İSTANBUL

KİLTAŞ Refrakter Malzeme San. A.Ş. 
Copyright 2020 Her Hakkı Saklıdır.